1948’de Yozgat’ın Saray ilçesinde doğdu. Sekiz yaşındayken ailesiyle birlikte İstanbul’a Kumkapı’ya taşındı. Yoksul bir ailenin çocuğuydu ama hayalleri büyüktü. Çocukluk ve gençlik yılları mücadele ile geçti.
Kardeşiyle birlikte çok genç yaşta çalışmaya başladılar. Önce çıraklık yaptılar. Her ikisi de o kadar çalışkandı ki pazartesi sabah giydikleri iş önlüğünü pazar akşamı çıkarırlardı. İki sene öncesine, hastalanıncaya kadar o iş önlüğü hâlâ üzerindeydi.
İki kardeş, Gazozcu Artin’den borç alarak bir dükkân açtılar. Baba yarısı olan Gazozcu Artin sırtında gazoz kasaları taşıyarak biriktirdiği parayı onlara vermekte hiç tereddüt etmemişti. İki kardeş gece gündüz demeden çalışıp borçlarını kapattılar ve ölünceye dek Gazozcu Artin’e vefa duydular.
Parseh Saraylı’nın en sevdiği şey çalışmak, başarmaktı. Hiçbir zorluktan yılmadı, pes etmedi. İşini kademe kademe büyüterek borçla kurulmuş küçük bir dükkândan vergi rekorları kıran, Türkiye’nin önde gelen sanayi firmalarından birine dönüştürdü. Ülkesini, milletini çok sevdi. Ürettikleriyle, birlikte çalıştığı, iş yaptığı insanlarla, sektördeki ihracat başarılarıyla memleketine fayda sağlamaktan hep gurur duydu ve mutlu oldu.
Eşini çok genç yaşta kaybetti ama bir daha hiç evlenmedi, çocuklarına hem anne hem baba oldu. Parseh Saraylı kazancını ihtiyacı olanlarla paylaşmaktan, iyilik yapmaktan büyük bir zevk aldı. Büyük bir hayırseverdi. Hayatına dokunduğu insanlara öğüt verdi, iş verdi, çoğunlukla da doğrudan yardımda bulundu. “Harcayacaksın ki gelsin’’ lafını dilinden düşürmedi. En çok eğitime değer verdi, öğrenim gören çocuklara ve gençlere destek oldu. Kendisi okuyamadığı için içinde bir burukluk vardı. “Ben okuyamadım, mühendis olamadım, yabancı dilim yok. Ama çok çalıştım,’’ diyordu.
Özü sözü, içi dışı bir, düşündüğü ile davranışı aynı olan bir insandı. Yalanla, yanlışla işi yoktu. Dokunduğu, tanıdığı, iş yaptığı, yaptırdığı herkesin duasını aldı. Kendisi ile tanışan herkesin onun hakkında değişik, güzel hikâyeleri vardı.
Parseh Saraylı, mesai arkadaşlarının ustası, çocuklarının şefkatli babası, torunlarının tatlı dedesiydi.
Onu hiç unutmayacağız.